Küçük ve uzak bir kasabada yaşayan bir ailenin iki küçük kızı varmış. Bu iki kızın arasında yalnızca 2 yaş varmış. Bu yüzden iki kardeşin arkadaşları da ortakmış. Her yere birlikte giderler, bütün gün birlikte oynarlarmış. Bu iki birbirine benzeyen küçük kızın arasında aslında çok önemli bir fark varmış. Büyük kız Elif, oyuncaklarını arkadaşlarıyla ve kardeşiyle paylaşan, paylaşmayı çok seven bir kızmış.
Küçük kız Mine, ablasının tam tersi bir kişilik yapısına sahipmiş. Kimseyle hiçbir şeyini paylaşmazmış. Kendisi isteyince her çocuğun oyuncaklarını ve elindeki meyveleri onunla paylaşmasını istermiş. Kimseyle elindeki hiçbir şeyi paylaşmayan Mine’yle kimse oyun oynamak istemiyormuş. Herkes Elif’in etrafındaymış. Bu da Mine’yi çok fazla kıskandırıyormuş.
Mine, artık ablasıyla boş yere küsmeye başlamış. Elif bunun neden olduğuna anlam veremese de yine de yapmak istediğini anlıyormuş. Mine’nin biraz bencil bir kız olması, arkadaşları arasında sorun yaratıyormuş. Arkadaşları hep Mine’nin ne kadar mızıkçı biri olduğunu söyleyip duruyorlarmış. Elif, bu duyduklarına çok üzülse de arkadaşlarının haklı olduğunu biliyormuş. Bu yüzden kardeşini savunamıyormuş. Bu durum Elif’i bir hayli üzüyormuş. Ne yapacağını bilemez halde annesinin yanına gitmiş Elif. Annesine tüm olan biteni anlatarak ondan yardım etmesini istemiş. Annesi son derece soğukkanlı bir şekilde büyük kızını dinlemiş. Tüm olan bitenin farkında olduğu için söylediklerine de şaşırmamış.
Bununla ilgili ne yapması gerektiğini düşünüp küçük kıza bir ders vermenin zamanı geldi diye düşünmüş. Öncelikle kızlarının bütün arkadaşlarını eve çağırmış. Kocaman bir kek pişirerek Mine’den habersiz Elif ve arkadaşlarını beklemeye koyulmuş. Tam merak etmeye başlamışken içeri Elif ve diğer kızlar girmiş. Henüz Mine okuldan eve dönmemiş. Döndüğündeyse tüm arkadaşlarını evde görünce kendisi için geldiklerini düşünmüş.
Elif ve arkadaşları, Mine’ye yalnızca “hoş geldin” demişler ve oynamaya devam etmişler. Mine arkadaşların bu tepkisine anlam vermese de galiba her şeyi anlıyormuş. Yaptığı bencil davranışlar, arkadaşlarını ondan giderek uzaklaştırıyormuş. Annesi kocaman keki masaya koymuş ve herkese bir fincan çay ikram etmiş. Bu arada herkese nasıl eşit şekilde ikram yaptıysa dostlukların da böyle paylaşımlarla yaşanması gerektiğini bütün kızlara anlatmış. Mine bundan sonra tüm oyuncaklarıyla arkadaşlarıyla beraber oynamaya başlamış.